Süleyman Çelebi (emir)
Süleyman Çelebi | |||||
---|---|---|---|---|---|
Emir | |||||
Osmanlı padişahı (iddia, Fetret Devri) | |||||
Hüküm süresi | y. 1402 - 17 Şubat 1411 | ||||
Önce gelen | I. Bayezid | ||||
Sonra gelen | Musa Çelebi (fiili) I. Mehmed (resmî) | ||||
Doğum | 1377 | ||||
Ölüm | 17 Şubat 1411 (33-34 yaşında) Köstence | ||||
Defin | Sultan Murad Hüdavendigar Külliyesi, Osmangazi, Bursa | ||||
| |||||
Babası | I. Bayezid | ||||
İmza |
Süleyman Çelebi ya da diğer adı ile Emîr Süleyman[2] (1377 - 17 Şubat 1411), Osmanlı şehzadesi. 1396-1402 yılları arasında Timur tarafından Sarıhan Valisi olarak atanmıştır. Fetret Devri'nde 1402-1411 yılları arasında Edirne'de Sultanlığını ilan edip padişahlık yapmıştır.[3]
Osmanlı devletinin var olduğu zamanlarda hazırlanan Osmanlı ve yabancı tarihlerde istinasız olarak Osmanlı padişahları listelerine alınmamaktadır. Fakat modern dönemde tektũk tarihçi, Rumeli'de ve bir kısa dönem Bursa'da bağımsız olarak hüküm sürmesi nedeniyle onu 5. Osmanlı Padişahı olarak kabul etmekte ve Birinci Rumeli Sultanı olarak bilinmesini gereğini iddia etmektedirler.[3]
1377 yılında I. Bayezid'in oğlu olarak dünyaya geldi. Fetret Devri karmaşasında Edirne'ye giderek hükümdarlığını ilân etti. 9 yıl boyunca adına hutbe okuttu, para bastırdı. Kendisine biat etmeyen kardeşleri Musa Çelebi ve Mehmet Çelebi ile sürdürdüğü taht mücadelesinde Musa Çelebi'ye yenildi. 1411 yılında Edirne'den kaçarken çapulcu köylüler tarafından öldürüldü. Orhan Çelebi ve Muhammed Şah isminde iki oğlu ile Paşa Melike Hanım adında bir kızı vardı.[3]
Ankara Savaşından önceki yaşamı
Süleyman Çelebi'nin annesi ve çocukluğu hakkında belge bulunmamaktadır. Fakat "Çelebi" lakabı okuyup yazar ve iyi eğitim görmüş kişilere verildiği için iyi bir Osmanlı-İslam eğitiminden geçtiği çok olasıdır.
Niğbolu zafernamesine göre, Süleyman Çelebi (25 Eylül 1396) Niğbolu Muharebesi'nda sağ cenahta Çandarlı Ali Paşa ile birlikte Rumeli tımarlı sipahilerine komuta etmiştir.[4] Bu muharebede sağ koldaki Rumeli tımarlı sipahileri önce Macar güçleri ile çarpışma yapmışlar ve sonradan da sağ kol ve sol kolla birlikte ilerleyip ana Haçlı ordusunu kıskaca almışlardır.
Timur'a karşı Yıldırım Beyazid'in yaptığı Ankara Muharebesi'nde de Süleyman Çelebi önemli komuta rolü oynamış ve Osmanlı ordusunun sol kanadı komutanı olarak görev yapmıştır. Bu muharebe'de Timur kuvvetlerinin üstünlüğü ortaya çıkmış; Osmanlı ordularının sağ kolu ve Süleyman Çelebi'nin komutasındaki sol kol çekilmek zorunda kalmış ve ortada bulunan Yıldırım Beyazid komutasında yeniçeriler ve diğer kapıkulu birliklerinin Timur tarafından kıskaca alınmalarına sonuç olmuştur.
Rumeli'de hükümdarlık
1402'de Ankara Muharebesi'nde yenilgiden sonra Süleyman Çelebi Yıldırım Beyazid'in veziriazamı olan Çandarlı Ali Paşa ile birlikte önce Bursa'ya gidip sonra Rumeli'ye geçmek amacı ile kaçmaya başladılar. Bursa'ya kadar Timur birliklerinin yakın kovalaması altında kaldılar.
Bursa'ya kaçma nedeni farklı olarak tarihlere geçmiştir. Bazı kaynaklara göre Süleyman Çelebi Osmanlı Devleti hazinesini almak için önce Bursa'ya gelmiş ve Timur güçleri şehre varmadan bu hazine ile şehirden kaçmaya imkân bulmuştur. Diğer kaynaklar ise hazineyi alamadığı üzerinde anlaşmakta ama bunun nedeni değişik olarak verilmektedir: ya devlet hazinesini almaya vakit olmadan Timur güçleri Bursa'ya gelip hazineyi kendi ellerine geçirmişlerdir ya da devlet hazinesi ordu ile birlikte Ankara Muharebesi'nde Timur eline geçmiştir. En son yorum ise hazinenin devletin ikinci başkenti Edirne'de bulunup Bursa'da bulunmadığıdır ve Süleyman Çelebi Edirne'ye geldiğinde hazineye el koymuştur.[5]
Timur birlikleri Bursa'ya Süleyman Çelebi oradan ayrıldıktan hemen sonra girip şehri yakıp yıkıp talan ettiler. Süleyman Çelebi Ağustos 1402'de Gelibolu'ya geldi. Venedik ve Geneviz gemileri onu ve askerlerini Rumeli yakasına taşıdılar. Yabancıların bu fena inancı Timur'un çok kızgısına neden oldu ve belki de Timur'un başlarında Tatar ordularının ta İzmir'e gidip Anadolu da önemli bir Hristiyan kalesi ve deniz üssü olan İzmir'i kuşatıp bütün Hristiyan savunucularının öldürülüp kesik başlarından piramitler yapılmasına bir neden oldu.
Süleyman Çelebi Rumeli'deki Osmanlı bölgelerine hakim olmak için Bizans desteğini almak üzere o zaman Avrupa'da bulunan Bizans İmparatoru II. Manuil yerine taht naipliği yapan VII. İoannis ile müzakerelere girişti. 1402 yıl sonunda müzakereler sona erdi 1403 başında şahsen Emir Süleyman ile Bizans taht naibi, Venedik, Cenova, Rodos San Jean Şövalyeleri, Sırp Despotu Stefan Lazareviç ve Latin Naksos Dükü arasında bir barış anlaşması imzalandı.[6] Bu anlaşma şartları şöyle idi:
- Bizans Osmanlılara vasal olmaktan çıkacak ve yıllık tazminat ödemeyi dururacak ve buna karşılık Süleyman Çelebi hükümdarlığı Bizans'ın üst egemenliğini kabul edecekti.
- Süleyman Çelebi iyi niyetini göstermek için Bizans'a Ege kıyılarında Selanik ve civarını, Athos yarımadasını, bazı Ege adalarını ve Karadeniz kıyılarında Boğaz'a girişten ta Nişabur'a kadar (hatta Varna'ya) araziyi geri verecekti.
- Osmanlı ülkelerinde İtalyan denizci şehirlerine (Venedik ve Cenova) daha fazla ticari imtiyazlar sağlanacaktı.
- Osmanlılar elinde bulunan bütün Bizans ve diğer imzalayıcı ülke esirlerini geri teslim edilecekti.
- Osmanlı gemileri Çanakkale ve İstanbul boğazlarına Bizans'tan izin almadan girmeyeceklerdi.
- Buna karşılık anlaşmayı imzalayan bütün ülkeler Süleyman Çelebi'nin başkenti Edirne'de bulunan Osmanlı Devleti'nin hükümdarı olarak kabul edeceklerdi.
Bu haberi Avrupa'da Venedik'te alan II. Manuil hemen İstanbul'a geri döndü ve kendi imzasını atarak bu anlaşmayı kabul etti.[6]
1402'de Edirne'de tahta geçen ve Rumeli'de adına hutbeler okutan Süleyman Çelebi başveziri Çandarlı Ali Paşa aracılığı ile sivil ve asker kadroların desteğini kazanmış ve 1403 başındaki barış anlaşmasından sonra da komşu ülkeler tarafından resmen meşru Osmanlı Devleti hükümdarı olduğu kabul olmuştu.
Süleyman Çelebi, babası gibi, yerinde duramayan asker kişi değildi. Barışcıl ve zevkini eğlencesini seven bir kişi idi. Edirne'de sarayda içki alemleri ile iyi vakit geçirmeye kendini terk etti. Bu sırada Sırp despotluğunda Stefan Lazareviç ile Jorg Brankoviç arasında çıkan mücadeleden faydalanarak Sırbistan üzerindeki gücünü artırdı. Fakat Anadolu'yu alıp eski Osmanlı Devletini yenileme idealinden hiç vazgeçmedi.
Bu nedenle 1403'te kendine sığınan kardeşi İsa Çelebi'ye büyük bir ordu vererek onu Anadolu'ya Çelebi Mehmet üzerine gönderdi. Ama ne o ordu ile ne de sonradan Anadolu beylerinden topladığı ordularla İsa Çelebi Çelebi Mehmet'e karşı bir askerî başarı sağlayabildi. 1406'da İsa Çelebi, Çelebi Mehmet tarafından öldürtülüp bertaraf edildi.
Bursa'yı ele geçirme ve Anadolu ve Rumeli'de hükümdarlık
Süleyman Çelebi tekrar Anadolu'yu ele geçirip, Osmanlı devletini birleştirmeye karar verip harekete geçti. Rumeli'deki Osmanlı kuvvetlerini toplayıp Bizans yardımı ile Anadolu yakasına geçti. Çelebi Mehmet Bursa'da bulunmadığı için bu haberi alamadı. Süleyman Çelebi hemen hücuma geçerek Bursa'yı ele geçirdi. Çelebi Mehmet, Süleyman Çelebi'nin gücüne karşı koyamayacağını anladı ve Amasya'ya çekildi. Süleyman Çelebi onu takip ederek Anadolu'ya yürüdü; Başvezir Çandarlı Ali Paşa'nın entrikası ile Ankara'yı aldı ve kardeşinin geride bıraktığı arazileri talan etti. Sonra Bursa'ya dönerek yine bir dönem barışçıl zevk ve alem hayatına bu sefer hem Rumeli ve hem Anadolu'nun hükümdarı olarak devam etti. Çelebi Mehmet bu tutumunu fırsat bilerek tekrar Bursa üzerine yürüdü. Süleyman Çelebi ve Çelebi Mehmet orduları Yenişehir ovasında karşı karşıya geldiler. Fakat Süleyman Çelebi'nin başveziri Çandarlı Ali Paşa Çelebi Mehmet ordusunun danışmanları ile önceden gizli konuşmalara başladı ve onları Çelebi Mehmet'ten ayrılmaya inandırdı. Böylece savaşa girmeden ordusunun dağılması üzerine Çelebi Mehmed bu sefer ordusuz tekrar Amasya'ya kaçmaya mecbur oldu.
Süleyman Çelebi yine Bursa'da rahat hayata devama başladı. 1406'da tekrar biraz askerî canlılık gösterdi. Timur'un Karamanoğullarına vermiş olduğu Sivrihisar kalesini zaptetti ve akıncıları Karaman ülkesine hücum ettiler. Aydınoğlu Cüneyd Bey ve Menteşeoğlu İlyas Bey Süleyman Çelebi'nin üst-egemenliğini tanımaya mecbur oldular.
1406'da da I. Murad dönemi sonundan beri 20 yıldır başvezirlik yapmış olan ve Süleyman Çelebi'nin bu başarısının mimarı olan Çandarlı Ali Paşa öldü. Bu deneyimli devlet adamının ölümünden sonra Süleyman Çelebi gücünün çöküşü başladı. Buna başlıca bir neden Rumeli'de bulunan gazi akıncı ve göçmen Türkmen güçlerinin Süleyman Çelebi'nin Bursa'da yerleşip Anadolu'ya önem vermesini ve Rumeli'ye önem vermediğine gösterge sayarak Süleyman Çelebi'ye verdikleri desteği kesmeleri oldu.
Çandarlı Ali Paşa öldükten sonra Süleyman Çelebi'nin vezirinin kim olduğu kesin değildir. Bazı tarihçiler sonraki vezirin Şeyh Ramazan Paşa olasılığını kabul etmektedirler. Vezirlerin kazaskerlikten geldikleri ve Çandarlı Ali Paşa'nın da vezir olmadan kazasker olduğu gerçeklerine dayanarak Süleyman Çelebi'ye kazaskerlik yapmış olan Şeyh Ramazan Paşa'nın vezir olduğunu iddia edilmektedir. Bu iddia Şerafeddin Yezdî'nin zafernamesinde verilen bilgiler ile de desteklendiği iddia edilmektedir. Bu zafernamede Timur'un Ege bölgesi ve İzmir'e gelmiş olduğu sıralarda iki defa Süleyman Çelebi'nin Timur'a elçi olarak Şeyh Ramazan Paşa'nın gönderildiği yazılmaktadır. Yine bu eserde Şeyh Ramazan Paşa'nın kadılıktan vezir olduğu bildirilmektedir. Böylece Süleyman Çelebi'nin Çandarlı Ali Paşa'dan sonraki vezirinin Şeyh Ramazan Paşa olması çok muhtemel görülmektedir. Şeyh Ramazan Paşa'nın Kırşehir doğumlu olduğu ve baba isminin Bayezid olduğu da bilinmektedir. Fakat görev tarihi ve ölüm tarihi hakkında şu anda elde hiç belge bulunmamaktadır.
Diğer taraftan 1409'da Çelebi Mehmet yeni bir strateji ortaya çıkardı. Kardeşi Musa Çelebi ile anlaşarak onu Eflak üzerinden Rumeli'ye gönderdi. İki kardeş Musa Çelebi'nin Rumeli'yi eline geçirip Edirne'de hükûmet edeceğini ummakta idi. Hatta, bu Süleyman Çelebi'yi Rumeli'de sadece biraz oyalasa bile, Çelebi Mehmed Anadolu'yu ve Bursa'yı ele geçirebilecekti.
Süleyman Çelebi Ayasuluk'ta iken kardeşi Musa Çelebi'nin Eflak'a gidip orada bir ordu toplama haberini aldı. Yanına İzmiroğlu Cüneyd Bey'i katıp Bizans desteğini sağlayıp hemen hızla Rumeli'ye geçti ve Edirne'ye vardı. Musa Çelebi'nin hücumlarına karşı durabilmek için, olabilecek anlaşmazlıklar, Trakya'nın emniyeti Boğazlardan rahat geçişi sağlamak amacıyla o sonbahar Süleyman Çelebi Bizans İmparatoru ile görüşmek üzere İstanbul'a gitti. Görüşmelerde Bizans İmparatoru II. Manuel'e sevgili baba olarak hitap ettiği bildirilmiştir.[6] Süleyman Çelebi Musa'nın yeni ordusuyla hücumlarına Bizans desteği olmadan karşı koyamayacağını açıkladı. Bizanslılar için Yıldırım'ın İstanbul kuşatmalarını hatıraları hala yeniydi ve Musa Çelebi'nin Bizans'a karşı çok daha sert bir politika güdeceği de bilinmekteydi. İki taraf bir karşılıklı destek anlaşmasına vardılar. Süleyman Çelebi Bizans'a iyi niyetini açıkça ifade için genç erkek kardeşi Kasım'ı ve kız kardeşi Fatima'yı Bizans'a rehin olarak verdi ve Mora Despotu Teodor'un gayri-meşru kızı ve İmparator'un yeğeni olan Bizanslı aristokrat bir genç kız da Süleyman Çelebi'ye eş olarak verildi. Hemen ardından Süleyman Çelebi Karamanoğulları ile barış anlaşması yaptı.[6]
Çelebi Mehmet'in yeni stratejisinin birinci aşaması başarılı olmuştu. Süleyman Çelebi Rumeli'ye geçer geçmez Çelebi Mehmet Bursa'ya girdi ve Anadolu idaresini eline aldı. 1410'da Musa Çelebi Eflak Voyvodası'nın kızı ile evlendi. Rumeli sınır boylarında yerleşmiş Türkmenlerden ve Eflak, Bulgar ve Sırbistan'dan asker desteği alarak yeni bir ordu yarattı. Bulgaristan'a indi ve oradaki Boyarların da desteğini sağladı. Bunu Anadolu'da haber alan Emir Süleyman hemen Bizans desteği için Konstantinopolis'e ve oradan da Edirne'ye geçti. Musa Çelebi yeni topladığı ordusu ile 1410'da Balkanlardan güneye indi. Bizans'tan aldığı askerî desteklerle güçlenen Süleyman Çelebi ordusu ile savaşa girişti.[5] 11 Şubat 1410'da Musa Çelebi Süleyman Çelebi'nin üzerine gönderdiği bir orduyu Yanbolu'da yendi. Fakat Süleyman Çelebi şahsen ordusunun başına geçtikten sonra 15 Haziran 1410'da Hasköy Hisarı önünde yapılan savaşta Musa Çelebi yenildi. Musa Çelebi Eflak'a geri kaçmak zorunda kalıp Çirmen ve Yanbolu civarlarında çete savaşları başlattı ve Süleyman Çelebi'ye bağlı mevkilere baskınlar yapmaya başladı.
Süleyman Çelebi pek o kadar savaşçı bir kişi değildi; sonbahar ve kış geldiğinde Musa Çelebi askerî gücü ile uğraşırken, Süleyman Çelebi yine barışçıl zevk ve eğlenceye başladı. Etrafındakiler vaktini içki ve eğlenceye vermesinden ve özellikle Hristiyanlara karşı çok iyi davranmasından hoşnut değillerdi. Önemli önemsiz birçok taraftarı Süleyman Çelebi'nin yanından ayrıldı.
Ölümü
Musa Çelebi 17 Şubat 1411'de çok soğuk bir kış günü Edirne'ye bir baskın yaptı. Zaten sayıları azalmış ve Süleyman Çelebi'nin tutumu ve siyaseti dolayısı ile demoralize olmuş olan taraftarları bu baskına karşı koyamadı. Necdet Sakaoğlu'na göre bu sırada Süleyman Çelebi yine bir alemde, sarhoş olarak bir hamamda idi. Bu baskının haberini kendisine getirenleri sinirli bir tavırla; hakaret ederek, hatta saçlarını ve sakallarını tıraş ettirerek yanından kovmaktaydı. Gazi Evrenos Bey'na "Ey Hacı İslam, nedir bu pür âlâm? Musa kimdir ki benim üstüme leşger çekip dava-yi saltanat eyleye?" dediği söylenir.[5]
Fakat sonunda durumunun vahametini anladı ve çok az sayıda adamıyla ile gece karanlığında Bizans'tan destek bulmak üzere İstanbul'a doğru kaçmaya koyuldu. Fakat Döğenciler köyüne geldiği zaman kılavuzu ona ihanet etti. Onun hüviyetini köylülere açıklayarak eğer onu öldürürlerse Musa Çelebi'den bahşiş alacaklarını açıkladı. Köylüler de sırf maddi bir ödül almak amacıyla Emir Süleyman'ı öldürdükleri ve kesilmiş başını Edirne'ye gönderdikleri bildirilir.[5] Oysa orta Asya'dan gelme eski Türk geleneklerine göre sultanların ve onların soyundan gelenlerin kesinlikle kanları akıtılmazdı. Bu kurala uymayanların soyu kurutulur ve tümü imha edilirdi. Bu nedenle köy Musa Çelebi tarafından imha ettirilmiştir.
Süleyman Çelebi naaşı da Bursa'ya götürülüp babasının türbesi yanına defnedilmiştir.
Böylece 1411'de tekrar Osmanlı Devleti Çelebi Mehmet Anadolu'da ve Musa Çelebi Avrupa'da hükümdar olarak ikiye bölünmüş oldu.
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- ^ Cüneyt Ölçer, (1968), Yıldırım Bayezid'ın oǧullarına ait akçe ve mangırlar, sf. 40
- ^ "Diyanet İslâm Ansiklopedisi, cilt: 38, sayfa: 82-85, 2010". 1 Ağustos 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Mayıs 2020.
- ^ a b c "The Imperial House of Osman - 3". 2 Mayıs 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Mayıs 2006.
- ^ Nicolle, David, Nicopolis 1396, the last Crusade, Osprey Military, say.49
- ^ a b c d Sakaoğlu, Necdet (1999), Bu Mülkün Sultanları, İstanbul: Oğlak Yayınları
- ^ a b c d Norwich, John Julius (1999), Byzantium: the Decline and Fall, Penguin: Londra say.169-170
Dış bağlantılar
- İnalcık, Halil (2008), Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. ISBN 975-08-0588-7.
- Norwich, John Julius (1999) Byzantium: the Decline and Fall, Penguin: Londra (İngilizce) ISBN 0-14-011449-1.
- Sakaoğlu, Necdet (1999), Bu Mülkün Sultanları, İstanbul: Oğlak Yayınları. say. 63-68 ISBN 875-329-299-6.
- Öztuna, Yılmaz (1996, 2005 3.baskı) Devletler ve Hânedânlar, Ankara:Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları; C.II, say. 113-116 ISBN 975-1704-715.
- Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (2003). Büyük Osmanlı Tarihi Cilt I. Anadolu Selçukluları ve Anadolu Beylikleri Hakkında Bir Mukaddime İle Osmanlı Devleti'nin Kuruluşundan İstanbul'un Fethine Kadar. Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları. s. 325-345. ISBN 975-16-0011-1.
- Kastritsis, Dimitris (2007), The Sons of Bayezid: Empire Building and Representation in the Ottoman. Civil War of 1402-1413, Brill, ISBN 978-90-04-15836-8 (İngilizce)